Sezonun en iyi Fenerbahçe'si | Maçın kaderini belirleyen esas faktör iki takım arasındaki fiziksel farktı. Pereira doğrularına inanan değil, kelimenin tam anlamıyla tapan bir teknik adam. Bence zaten üç buçuk maçlık dörtlü savunma uygulamasını gönüllü yapmamıştı. Dün de zaten kutsalmışçasına inandığı dizilişi 3-4-2-1’e döndü. Hep söylüyorum, maçları dizilişler değil, oyuncular kazanıyor.
Zaten dörtlü savunmaya döndüğünde de sahadaki hücumcu sayısını artırmamıştı, ilk 11’den Szalai’yi çıkarıp Meyer’i koyarak bir mucize bekleyemezsiniz! Dün yine inandığı dizilişe döndü. Takımı daha derli topluydu, daha az pozisyon verdi, Pereira’nın daha mutlu olduğu bir oyundur dünkü.
İngilizler’in bir oyun tarifi vardır, "too nice" diye. Dün Rize’nin oyunu tam da öyleydi. Lüzumundan fazla iyi. Fazla teknik. Az zorlayan, yakın oynamayan bir stil. Bu da Fenerbahçe’nin maç genelinde neredeyse hiç zorlanmadan vitesi elinde tutmasını sağladı. Fiziksel olarak iki takım arasında bu denli fark oluşunca, sezonun en iyi Fenerbahçe’sini izledik Kadıköy’de. (Uğur Meleke - Hürriyet)
Fenerbahçe güle oynaya | Fenerbahçe, dün Rizespor karşısında sezonun en rahat galibiyetini elde etti. Berisha ile golü erken bulan sarı lacivertliler rahat bir tempoda götürdüğü maçta 1-0 ile 2-0 arasındaki 55 dakikalık bölümde çok fazla pozisyon üretti ancak bir türlü farkı 2’ye çıkartamamanın tedirginliğini yaşadı. Nitekim bitime yarım saat kala Jose Sosa ve Serdar Dursun’un oyuna girmelerinin ardından vites yükselten Fenerbahçe, Serdar Dursun’un arka arkaya attığı 2 golle hak ettiği farkı yakaladı.
Yine 3’lü savunma kurgusuyla oyuna başlayan Fenerbahçe’de oyun disiplini ve kazanma arzusu üst seviyede idi. İkili mücadelelerde de konuk Rizespor’a oranla çok daha güçlü görünen sarı lacivertli ekipte, oyunda kaldığı bölümlerde Diego Rossi hareketli futboluyla rakibin savunma dengesini bozan isimdi. Ancak Uruguaylı futbolcu bitirici vuruşlarda becerikli değildi. (Güntekin Onay - Hürriyet)
Tamirciler (!) | Her maç ayrı bir serüvenin peşinde Fenerbahçe... Sistem değişiyor, 11 farklılaşıyor, görevler devrediliyor. Bu karmaşa içinde kuşu taşa çarptırmaya çalışan bir futbolcu grubu var. Sezon başındaki kaosun tamircisi Valencia ve Gustavo idi. Sonrasında İrfan Can ile Mesut katıldı takıma. Krizin kapıyı araladığı dönemde sakatlıklar ve cezalılar, en önemli oyunculara rastlayınca, zaten olmayan oyun için yorum yazmak saçmalık halini aldı. Rizespor maçını da "Nasıl mücadele edecekler?" gözüyle izledik.
İlk yarıda pozisyon üstünlüğünü ele geçirse de Rizespor'un net fırsatlarıyla tek golün telaşında oynadılar. Rossi'nin, Berisha'nın pas yerine şut tercihleriyle rahat nefes alacakları fırsatları da değerlendiremediler. Sonra Szalai'nin, bir sol stoperin üstüne olmayan vazife ile bindirme yapması ve sonrasındaki nefis asistiyle ikinci gol geldi. Beşli defans, iki ön libero ile Rize takımının ofansif nefesini kesmişlerdi zaten. Riski rakibe bırakıp, geçiş oyunu; yani Pereira'nın tek hücum planını uygulamaya başladılar.
Üçe, üç yakaladıkları pozisyonlarda bile acemice davranıyorlardı. Trabzonspor zirve yalnızlığında, Fenerbahçe'nin "Buradayım" mesajı vermesi, kalan haftaların heyecanı için iyi bir ipucu. Kazanmak güveni getirir, takımın iddiasını sıcak tutar. "Yeniden" demek adına bir seri yakalamaları gerekiyor.
İrfan ve Valencia'nın tekrar takıma katılmaları, sahadaki kaliteyi tetikler. Bu oyunculara ihtiyacı var Fenerbahçe'nin, çünkü sistem önemli görmeyen bir teknik adama sahipler. Koşan-mücadele eden bu futbolcu grubu için, kaliteli tamirciler gerekiyor. Sezonun olmazsa; olmazı bu... (Gürcan Bilgiç - Sabah)
Vitor Pereira sonunda nefes aldı | Çok önemli G.Saray galibiyetinden sonra Kadıköy'de ilk maç olduğundan, dün gece ciddi bir taraftar desteği F.Bahçe'nin arkasındaydı. 90 dakika hızlı, tempolu ve etkili bir futbol sergilediler. Rizespor'un da F.Bahçe'nin zaaflarını göz önüne alan bir taktik uygulayamayışı, daha maç başından riskli oyunu tercih etmesi de ev sahibine önemli avantaj oldu. Bütün maç boyunca F.Bahçe'nin sağ kulvarı, çok iyi işledi.
Tabii bunda en önemli etken Ferdi'nin mükemmel performansıydı. İlk devredeki golde Rossi'nin yerden kavisli ortası ustacaydı. İkinci yarıda kaçanlar olmasa çok daha büyük bir fark olurdu. Bazı net pozisyonlar değerlendirilemedi. Berisha, Serdar Dursun değişikliğinden sonra Serdar'dan 3 güzel gol geldi. Herhalde kulübede otururken rakibinin durumunu görünce; 'Bir an evvel şu maça gireyim' diye çok istedi. Sonuçta takıma moral getiren 3 puan, güzel bir oyunla alınmış oldu. Bu arada Pereira da Beşiktaş derbisine kadar rahat bir nefes almıştır. ( Ömer Üründül - Sabah)
Net galibiyet | Aslında hem Rizespor hem de Fenerbahçe açısından 'nabız atmaya devam' maçıydı. Ev sahibi hem zirveye tutunup 'çıkmadık candan ümit kesilmez' demek istiyor hem de bu sene negatifte kader ortaklığı yaptığı hemşerileri ile puan farkını artırmayı amaçlıyordu. Tribünler (profesyonel taraftarlar hariç) doğal olarak pek de dolmamıştı. Ama bu tutunma maçında olumsuz bir sonuç tribünleri hepten boşaltabilirdi.
Vitor Pereria, en ufak olumsuzlukta gönderileceğini bildiğinden "güvenli alanı"na çekilmişti. Sezon başından beri inandığı-inat ettiği 3-4-3'e dönmüştü. Ama bu kez 3 stoper ve 2 kanat oyuncusunun önüne iki de 6 numara koymuştu (Crespo-Gustavo) Osayi'yi sol kanada koymasının nedeni de Baiano-Umar hızını kesmekti. Yani defansif-sıkıcı ama sonuç odaklı bir fikir vardı kafasında. "Öndeki 3'lümden bir skor üretirim nasıl olsa" dedi. (Serdar Ali Çelikler - HaberTürk)
Kazanırken bile sorun yaratan hoca | Kaybederse ipin ucunda olduğunu sokaktaki çocukların bile bildiği Pereira, kaybedecek bir şeyi kalmayanların cesaretiyle “hiç olmazsa sandalyemi kendim teklemelerim” demiş olmalı ki, Fenerbahçe Başkanı’nın “niyet mektubunu” bile yırtıp attı, yine dizdi üç stoperi savunmaya…“Deli” mi ne?.. “Dahi” olmadığı belliydi çünkü.
Böyle bir ihtimali aklına bile getirmeyenler ellerine geçen maç kadrosunu dörtlü savunmaya uydurmaya çalışırken sağ beke yerleştirdikleri Ferdi bu kez sağ kanat olmuş, sakatlıktan dönen Gustavo aşırı sayılabilecek güvenlik önlemi olarak Crespo ile birlikte orta dörtlünün ortasına geçmiş, sürgünden dönen Szalai ise formasına kavuşmuştu.
Pereira’nın elini değil boynunu taşın altına koyması bir yana, Szalai olmasa kim kurtaracaktı ilk yarıda iki Rizespor golünü, kim verecekti iki golün asistini ve kim destekleyecekti Portekizli kamikazenin hayata dönmesini? (Ercan Güven - Milliyet)
Serdar vursun, Vitor Dursun! | Fenerbahçe, Üç Büyükler’in en üstteki temsilcisi. Bu anlamda bir statü sahibi olmakla övünebilir mi taraftarları? Hayır… Çünkü onlar, alıştıkları yere, daha da yukarıya, en tepeye bakıyorlar. Orada Trabzonspor var. Sahaya çıkarken 24 puana sahipler. Trabzonspor’un 15 puan gerisinde duruyorlar. Bunlar maç öncesi notlarımız… Maç sonunda Fenerbahçe, havayı da, ortamı da değiştiriyor. Kasvetli, karanlık ve umutsuz tablo, her şeye rağmen coşkulu bir aydınlığa dönüşüyor.
İkinci yarıda atılan usta işi goller ve yeni golcü Serdar’ın üçlemesiyle hasret gideriyor.Kadıköy’deki rakipleri ligin son sırasındaki Karadeniz takımı Rizespor…Yeşil-mavililer, Fenerbahçe karşısında istediği oyunu oynayamıyor. Örneğin rakip yarı alanda kazandıkları topla kendi savunmalarına dönerek geriye paslar yapıp Fenerbahçe’nin iştahını kabartıyorlar. Neden sonra Umar Aminu, Boyd ve Pohjanpalo ile niyet değiştirip uyanarak bir iki pozisyona giriyorlar.
Fenerbahçe ikinci yarıda dinamiti patlatıyor. O dinamitin adı Serdar Dursun… İyi iş yapıyorlar. İyi oynuyorlar. Oyun şova, eğlenceye dönüşüyor. Fenerbahçe taraftarı her türlü hesabı, şampiyonluk şansını filan unutmuş, coşkuyla hasret gideriyor. 62’de ilk golün sahibi Berisha’nın yerini alan Serdar Dursun, 70’de adaşım Szalai’nin asistiyle 2-0 yapıyor.
Oyuna sonradan katılan Sosa, 79’da rakibinden söktüğü topu Serdar’la buluşturuyor. Yine usta bir vuruş ve 3-0… Neşeli ve keyifli alkışlar. Sezonun ilk üç gollü galibiyeti derken yine Serdar dörtlü pas gösterisinden (Arda, Sosa, Szalai ve Serdar) topa son dokunan kahraman golcü oluyor.İnanılmaz, beklenmedik güzel bir skor. Yine de ibretlik tablolar var. (Attila Gökçe - Milliyet)
Yedek kulübesi! | Fenerbahçe'nin rakibi en az gol atan (12) iki takımdan biri ve en fazla gol yiyen (27) Çaykur Rizespor'du. Doğal olarak puan durumunun dibindeydiler... Peki Pereira efendi, sen nasıl oluyor da böyle bir rakibe karşı, defansif ağırlığı olan iki ön libero; Crespo ve Gustavo ile başlıyorsun. Sağda Ferdi, solda Osayi gibi kanat adamlarından neden verim alamadığını anlaman için dörtlü defans oynaman lazım.
Senin bir türlü vazgeçemediğin 3'lü defansta (Bazen vazgeçirildiğin!), kanatlarda hem ofansif hem defansif vazifeyi yapacak bu futbolcular, o kimliğe sahip değil. Crespo bile dayanamadı, savunma görevini bir kenara bırakıp, hücuma destek verdi. Atmış olduğu ara paslarıyla sahanın en iyilerindendi ilk yarı boyunca...
Zaten sistem, defanstan uzun paslarla Mesut ve Rossi'yi topla buluşturmak üzerine kuruluydu. F.Bahçe'nin bu maçtaki en büyük taktiksel yeniliği ise oturdukları yedek kulübesinin yerini değiştirmekti! Demek ki en büyük hatayı fark etmişler! Yedek kulübesi hamlesi sonrası daha derli toplu bir takım izledik!
Elinde Serdar varken 11'e Berisha'yı yazmak, büyük bir "Öngörüsüzlük!". Dün savunmacı olmasına rağmen iki asist yapan Szalai'yi de unutmamak lazım. Yine de en büyük payı "Yedek kulübesi"ne vermek lazım. Demek ki bugüne kadarki bütün kayıpların sorumlusu, diğer taraftaki kulübeymiş! (Engin Verel - Akşam)