Galatasaray'ın yeni transferlerinden Fernando, Galatasaray Dergisi'ne konuştu. İstanbul’a çabuk alıştığının altını çizen Brezilyalı oyuncu, “Gelmeden önce Galatasaray hakkında bilgim vardı. İstanbul hakkında ise pek fikrim yoktu. Geldiğimde Galatasaray'ın ne kadar büyük bir kulüp olduğu konusunda yanılmadığımı gördüm. Gerçekten büyük bir geçmişi ve inanılmaz iyi bir taraftar grubu var. İstanbul'a ise çok çabuk alıştık. Ailem de, ben de burada yaşamaktan dolayı çok mutluyuz. İstanbul yaşadığım en güzel şehir” diye konuştu. İşte Fernando’nun diğer sözleri:
“Buralara gelmek çok kolay olmadı. Brezilya'da gerçekten çok küçük bir kulüpte futbol oynuyordum. Oradan Porto'ya transfer oldum. Ama bir de şöyle bakmak gerekir. 19 yaşında çok küçük bir kulüpten, Porto sizi transfer ediyorsa sizde bir kalite görmüştür. Zor mu? Evet, zor. Ama ben bunu başardım. Bu ilk aşamaydı. O yaşta çok az oyuncuya yatırım yapılıyor. Ben bunun farkına vardım, o yüzden çalışmayı çok sevdim ve hiç vazgeçmedim. O zamanlar hayalini kurduğum noktaya geldim.”
“Pep Guardiola ile çalışmak bana çok şeyler kattı. Ondan çok şey öğrendim. Ama Guardiola'nın tarzı var. 19-20 yaşındaki gençleri takıma monte ederek kendi felsefesini o oyuncularla yansıtmak istiyor. Ben de yaş olarak daha ileride olduğum için az forma şansı buldum. Buna rağmen onunla çalışmanın çok büyük bir şans olduğunu düşünüyorum. Pep Guardiola, Jesualdo Ferreira, Andre Villas Boas ve Manuel Pellegrini gibi isimlerle çalıştım ama beni en çok etkileyen teknik adam Jesualdo Ferreira oldu... Avrupa'daki ilk senemde ondan inanılmaz şeyler öğrendim. Söylediği bir şey vardı. "Takım içinde en önemli pozisyon senin oynadığın mevkii. O yüzden taktik anlamda senin sahadaki duruşun bütün takımı etkileyecek" diyordu. Onun sayesinde genç yaşımda taktik anlamında inanılmaz bir gelişim yaşadım.”
“Burada beklentiden oluşacak herhangi bir baskı beni etkilemiyor. Çünkü kariyerimin başından bu yana her zaman bir beklenti vardı. Hep daha iyi olma baskısı, ailemi geçindirme baskısı... Bunları hep yaşadım ama olumsuz anlamda hiç etkilenmedim. Şu anda tek hedefim Galatasaray tarihinde en iyi şekilde yer almak.”
“Galatasaray taraftarını fantastik diye nitelendirebilirim. Çok mükemmel bir taraftar grubuna sahip Galatasaray camiası. Kayınvalidem, mesela bundan önce oynadığım takımlarımda hep gelip beni seyretti, statta bulundu. Ama kendisinin de özel bir yorumu var. Gerçekten böyle bir taraftar grubunu hiçbir şekilde görmediğini söylüyor. Tek hayalim onları mutlu etmek. Bunun için de sezon sonunda şampiyon olabilmek. Şampiyon olduğumuzda eminim ki onları çok mutlu edeceğiz.”
“Ahtapot lakabını Portekiz’de aldım. Manchester United'a karşı çeyrek final maçıydı ve inanılmaz iyi bir maç çıkarmıştım. Daha çok gençtim. Çok top kaptım ve Porto taraftarı da bana Ahtapot demeye başladı. Ondan sonra da bu lakabı devam ettirdim. Türkiye Ligi kesinlikle sert ve zor bir lig. Premier Lig'le karşılaştırmak anlamsız olur ama Portekiz Ligi'nden daha iyi bir lig olduğunu söyleyebilirim. Şu ana kadar karşılaştığımız bütün takımlar üst düzey oyunculara sahip.”
“Bizim takımımızda bütün arkadaşlarımız iyi oyuncular ve mütevazı insanlar... Böyle takımlarda arkadaşlık ruhu üst seviyede oluyor. Şunu söylemeliyim, herkes hedefe kilitlenmiş durumda. Adaptasyon sürecimde takım arkadaşlarımın bana önemli katkıları oldu. Onların bana yaklaşımı, hocamızın ilgisi uyum sürecimi kısalttı."