EURO 92'nin başlamasına yalnızca 11 gün kala ülkede çıkan savaş nedeniyle Yugoslavya turnuvadan men edilmiş ve yerine Danimarka davet edilmişti. Danimarkalı futbolcular tatili yarıda bırakıp turnuvaya gittiler ve Futbol tarihinin en büyük sürprizlerinden birine imza atarak şampiyonluğa ulaştılar. Yani bildiğiniz gibi, plajdan gelip şampiyon oldular.
Grubu İngiltere ve Fransa'nın önünde bitiren, yarı finalde Hollanda'yı, finalde de Almanya'yı devirip kupayı kuzeye götüren Danimarka, kıtanın futbol devlerini birer birer geçerek ders niteliğinde bir turnuva yaşattı. Üstelik takımın en önemli yıldızlarından Michael Laudrup turnuvaya gitmemişti bile... Danimarka'nın bu hikayesi futbola ne kattı bilinmez. Ancak imkansızın olmadığını bir kez daha hatırlattı. Tıpkı 12 yıl sonra bir başka takımın daha yapacağı gibi...
Geçmişte futbolda elle tutulur bir başarı sergileyemeyen Yunanistan, tarihinde iki kez turnuva deneyimi yaşamıştı. EURO 80'de ilk kez uluslararası bir turnuvada yarışma şansı elde eden komşu, o dönem rekabet edemeyeceği takımlarla karşılaştı. Şampiyon Batı Almanya, turnuva üçüncüsü Çekoslovakya ve Hollanda'nın bulunduğu grubu bir beraberlikle son sırada tamamlayan Yunanistan, kalesinde toplam 4 gol görmüş, tek gol sevincini de 3-1 kaybettikleri Çekoslovakya'ya karşı yaşamıştı. Grubun son maçında Batı Almanya'ya karşı aldıkları 0-0'lık beraberlik onlar için değerli bir teselliydi. Zira o yıl kupaya uzanan Jupp Derwall'in Batı Almanya'sı turnuvada oynadığı 5 maçın 4'ünü kazanmış, yalnızca Yunanistan ile berabere kalmıştı.
EURO 80 deneyiminin ardından Yunan futbolunda kıpırdanma olmadı. Bir sonraki turnuva için 14 yıl beklemek zorunda kaldılar. Yıl 1994'ü gösterdiğinde Yunanistan tarihinde ilk kez Dünya Kupası'na katılma hakkı kazandı. Meriç'in batısındaki komşu, Dünya Kupası vizesi alıp ABD'nin yolunu tuttu. Ancak 14 yıllık açlık hüsrana dönüştü. Arjantin, Nijerya ve Bulgaristan'la aynı gruba düşen Yunanistan puan alamadan evine döndü. Diğer üç takım 6'şar puanla gruptan çıkarken Yunanistan üç maçta 10 gol yedi ve gol atamadı. Üstelik Bulgar komşuları karşısında alınan 4-0'lık ağır skor, yenilgiden fazlasını barındırıyordu... Grubun ilk maçında Arjantin'e karşı da aynı şekilde kaybetmişler, Batistuta'nın hat-trick'i ve Maradona'nın tek golüyle sahadan 4-0 mağlup ayrılmışlardı. Uche'li, Oliseh'li, Yekini'li, Okocha'lı Nijerya da Yunanistan'ın gözünün yaşına bakmamış ve Finidi ile Amokachi, komşunun fişini çekmişti. Yunanistan, Fas'la birlikte 94 Dünya Kupası'nı puansız bitiren iki takımdan biriydi. Ancak Fas turnuvayı 2 golle kapattı ve dolayısıyla turnuvanın en kötü takımı da Yunanistan'dı.
14 yıl arayla iki büyük turnuvaya katılan Yunanistan dramlarla eve dönmüş, 6 maçta 5 yenilgi alıp 1 beraberlikle yetinmiş, yediği 14 gole karşılık 1 gol atabilmişti. Yunan futbolu arada bir kendini göstermeye çalışsa da başını kaldırdığı anda darbeyi yiyordu. EURO 96 ve 98 Dünya Kupası Elemeleri'nde de son ana kadar zorlamışlar ancak turnuva bileti alamamışlardı.
2002 Dünya Kupası Elemeleri ise Yunanistan için yine hüsrandı. İlk 6 maçta 4 yenilgi, 2 galibiyet elde eden takım elemelere havlu atmış, David Beckham'ın frikik golüyle ünlenen 2-0'lık İngiltere yenilgisinin ardından da Teknik Direktör Vasilios Daniil'in görevine son verilmiş ve milli takımın başına Alman teknik adam Otto Rehhagel getirilmişti.
Otto Rehhagel, Yunanistan'ın teklifini kabul etmeden önce Kaiserslautern'de unutulmaz bir başarı öyküsü yazdı. Rehhagel'in Kaiserslautern'i ilk sezonunda Bundesliga'da küme düşmüş, bir sonraki yıl 2. Bundesliga'da şampiyon olup yeniden Bundesliga'ya çıkmış ve takip eden sezonda bu kez de Bundesliga şampiyonluğuna uzanmıştı. Kısacası Alman teknik direktör Football Manager oynarmışcasına Kaiserslautern'de tarih yazmıştı.
Kariyerinde ilk kez Almanya dışına çıkan Rehhagel, Yunanistan'da zorlu bir görevi devraldığının farkındaydı. Elemelerin bitimine 2 maç vardı ve asıl hedef EURO 2004'tü. Rehhagel'in Yunanistan macerası 5-1'lik Finlandiya hezimetiyle başladı. Bu skor mavi-beyazlıların elemelerdeki en farklı yenilgisi anlamına geliyordu. Ancak Kaiserslautern yıllarından bilindiği gibi, düştüğü yerden kalkmayı en iyi bilen teknik direktörlerden biriydi o... 5-1'lik Finlandiya yenilgisinden sonra 2-2'lik İngiltere beraberliğiyle birlikte Yunanistan'ın 2002 dosyası kapandı ve gözler EURO 2004 Elemeleri'ne çevrildi...
İspanya, Ukrayna, Kuzey İrlanda ve Ermenistan'la aynı grupta yer alan Yunanistan için elemeler yine hüsranla başladı. Önce İspanya'ya, ardından da Ukrayna'ya karşı alınan 2-0'lık yenilgiler Yunan futbolunun özeti gibiydi... Oynanacak 6 maç daha vardı, peki ya umut?...
Otto Rehhagel, Yunanistan'ın kötü kaderini değiştirmek, en azından yeni bir şeyler denemek zorundaydı. Zaten bunun için gelmişti Avrupa'nın doğusuna... Rehhagel'in felsefesi işe yaradı... Elemelerdeki ilk iki maçını kaybeden ve gol dahi atamayan Yunanistan kalan 6 maçı kazandı ve 18 puanla grubunu lider bitirerek Portekiz'deki turnuvaya katılma hakkı kazandı. Yunanistan kazandığı 6 maçın 4'ünü 1-0, ikisini ise 2-0 kazanıp gol bile yemeden üst üste 6 galibiyet elde etti. Peki nasıl oldu?
Rehhagel, zayıf takımların güçlü takımlara karşı yapmaya çalıştığı savunma anlayışını sistematikleştirdi. Yunanistan gol atamıyordu, yıllardır en büyük problemleri de buydu. Zaten üretken ve teknik kapasitesi yüksek futbolculara da sahip değillerdi. Böyle bir takımda gol sorununu çözmektense savunma anlayışını düzene sokmak daha makuldu. Yani atamıyorlarsa en azından yememeleri gerekiyordu. Otto Rehhagel, Yunanistan'a bu felsefeyi yerleştirdi ve bu anlayış, komşuyu EURO 2004 finallerine taşıdı. Elemelerde iki önemli rakibine karşı ilk iki maçı kaybetmesine rağmen kalan maçlarda fire vermeden ilerlediler. Yunanistan, 24 yıl sonra yeniden Avrupa Şampiyonası'nda yerini ayırtırken Portekiz'e yeni bir umutla gittiler. En azından 10 yıl önce ABD'de yaşadıkları kabusu yaşamayacaklarını umuyorlardı.
Otto Rehhagel'in Yunanistan'ı, EURO 2004 boyunca iki farklı karakter ortaya koydu. Grup etabındaki Yunanistan, grup sonrası Yunanistan'dan farklıydı. Rehhagel takımın kapasitesinin farkındaydı ve açık futbol oynamaları demek eve erken dönmelerinin garantörüydü. Yetenekli oyuncu sayısı kısıtlıydı. Bu nedenle Alman teknik adam savunma ağırlıklı bir sistem sergiledi.
Rehhagel'in Yunanistan'ı turnuvanın açılış maçında ev sahibi Portekiz'i 2-1 mağlup ettiğinde bu galibiyet Avrupa'da hem ses getirdi hem de Yunanistan'ın mücadeleci futbolu alkış topladı. Çok değil, iki yıl önce Senegal, Dünya Kupası'nda Fransa'ya karşı benzer bir futbol ortaya koymuştu. Ancak turnuvada günler ilerledikçe Yunanistan'ın oyun sistemi değişiyor, buna paralel olarak da Avrupalıların sempatisi yerini antipatiye bırakıyordu.
Takımın fiziksel ve teknik yapısını iyi analiz eden Otto Rehhagel, savunma dörtlüsünün önüne çalışkan oyunculardan kurulu bir üçlü inşa etti. Genellikle Angelos Basinas, Theodoros Zagorakis ve Konstantinos Katsouranis'ten oluşan bu üçlü arkadaki dörtlünün sigortasıydı. Hücumda rakibin durumuna göre üçlünün sağındaki ya da solundaki futbolcu ileriye çıkıyor, diğer kanadı ise bek besliyordu. Rakibin oyun tarzına ve futbolcularına göre değişkenlik gösteren taktikte Katsouranis ile Basinas'ın ana görevi savunma olurken hücum yapılırken Zagorakis sağdan ileri hareket ediyordu. Sol kanattan genellikle sol bek Fyssas hücuma destek verirken takımın en hızlı oyuncularından Stelios Giannakapoulos'un süre aldığı maçlarda hücum atraksiyonları da onun hızına bağlı olarak soldan gelişiyor, yine sağ kanattan da Zagorakis destek veriyordu.
Kısacası Yunanistan, oyun formasyonunda rakip hücum ederken üç '6' numarayla karşılıyor, hücuma çıkarken 6 numaralardan biri sağ içi kullanıp bekin de desteğiyle fırsat üretmeye çalışıyordu. Takımın en dinamik ve teknik oyuncularından biri Giorgios Karagounis'ti. Rehhagel, Karagounis'i genellikle orta sahadaki üçlü sigortanın önünde oynatıyordu. Bu stratejiyle merkezden hücum yapmaya çalışan takımlar Yunan orta sahasını geçmeyi başaramıyorlardı. Rakibin sol kanattan geliştirdiği ataklarda, stoper özellikleri ağır basan Seitaridis rakibi daraltıyor, sağ kanattan gelen hücumlarda Fyssas'a yardım orta sahadan geliyordu. Orta üçlüdeki oyuncular savunma bölgesinde rakibi karşılıyordu. Otto Rehhagel'in EURO 2004'teki sisteminde geride mutlaka serbest bir oyuncu bulunuyor ve rakibin hücumları bu sayede daraltılıyordu.
Grubun ilk maçında Portekiz'i 2-1 mağlup eden Yunanistan, ikinci maçta İspanya ile 0-0 berabere kalarak 4 puana ulaştı. Turnuvanın iki doğal favorisi karşısında alınan 4 puanın ardından son maçta iddiasız Rusya'ya karşı alınan 2-1'lik yenilgi Yunanistan'ın önünü kesmedi ve Rehhagel'in takımı çeyrek finalde Fransa'nın rakibi oldu.
Yunanistan'ın EURO 2004'teki beklentisi en azından galibiyet almaktı. Önceki iki turnuvada büyük hayal kırıklığı yaşamışlardı. Takımın sol beki Takis Fyssas da bunu vurguluyor;
Amacımız yalnızca galip gelebilmekti. Tek istediğimiz şey buydu. Çünkü daha önce bunu iki turnuvada da başaramadık. İstediğimiz tek şey bir galibiyetti
- Takis Fyssas
Yunanistan galibiyet hedefini henüz açılış maçında tutturunca amaçlar da günden güne değişmeye başladı. Grup etabındaki savunmaya yönelik futbol anlayışı çeyrek finalden itibaren ağırlıklı savunmaya döndü. Yunanistan kısıtlı ve teknik kapasitesi düşük bir kadroya sahipti. Takımı bir yıldızın etrafında kurmak imkansızdı. Çünkü kadroda öyle bir yıldız yoktu. Bu nedenle Rehhagel'in felsefesi çalışkan ve mücadeleci futbolcular üzerine kuruluydu.
Yunan futbolcular da zamanla Rehhagel'in oturtmaya çalıştığı sistemi özümsediler. Bir şeyler başarabileceklerse bunun yolu savunmaydı, bunu kavradılar. Grupta oynadığı 3 maçta 3 gol atıp 3 gol yiyen Yunanistan, gruptan çıktıktan sonra kupaya uzanana kadar kalesini gole kapadı ve maçların tamamını 1-0 kazandı.
Fransa'ya karşı galibiyeti getiren gol Yunanistan'ın oyun felsefesinin meyvesiydi. Zagorakis'in sağdan yaptığı ortaya 1.90'lık Charisteas yükseldi ve Barthez'i mağlup etti.
Yarı finalde rakip Çekya'ydı. Pavel Nedved önderliğinde güçlü bir kadroya sahip olan Çekler, grupta Almanya, Hollanda ve Letonya'yı mağlup edip 9 puanla çeyrek finale çıkmış, orada da Danimarka'yı 3-0 gibi net bir skorla devirmişti. Karel Brückner'in takımı turnuvanın en golcü ekiplerinden biriydi. Savunma ve hücum takımlarını karşı karşıya getiren yarı final maçında Otto Rehhagel'in sistemi ayakta kaldı. 90 dakika 0-0 sona ermiş, uzatmalar başlamıştı. Bir önceki maçta Fransa'yı yan top organizasyonuyla avlayan Yunanlar, Çekya karşısında da golü kornerden buldu. Savunmanın kilit ismi 1.97'lik Traianos Dellas'ın kafa vuruşu golle sonuçlanmış ve Yunanistan gümüş gol uygulamasıyla finale adını yazdırmıştı.
Turnuvanın final maçı açılış maçındaki iki takımı karşı karşıya getirdi. Portekiz turnuvanın favorilerindendi. Zaten ev sahibi avantajı da onlardaydı. Grupta Yunanistan'a aldıkları yenilginin telafisini yapıp kupayı Lizbon'da tutmak istiyorlardı. Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda gibi takımlarla karşılaşmaktansa Yunanistan'la karşılaşmayı tercih ederlerdi. Ya da etmezlerdi...
Yunanistan'ın özgüveni ve saha içindeki disiplini her geçen maçta biraz daha arttı. Çeyrek finalde ve yarı finalde kafa gplleriyle güçlü rakiplerinin fişini çeken komşu, finalde de seriyi bozmadı. 1.90'lık golcü Angelos Charisteas'in köşe vuruşundan gelen kafa golü Yunanistan'ı Avrupa şampiyonu yaptı.
Yunanistan yalnızca bir maç kazanmaya gelmişti. Ancak günler geçtikçe hedefler de büyüdü ve galibiyet almaya gelen ekip, Atina'ya kupayla döndü.
Kaiserslautern'de yaptıklarıyla hafızalara kazınan Otto Rehhagel, kendi oyun felsefesini yerleştirdiği Yunanistan'ı devlerin arasından şampiyonluğa taşıdı. Yunan milli takımındaki tüm sıkıntıları çözmüştü Rehhagel. Angelos Basinas'la olan prim polemiği ve takımın 10 numarası Vassilios Tsiartas'ın ilk 11'de yer bulamaması Alman hocanın başını epey ağrıttı.
Takis Fyssas o günleri şöyle özetliyor:
Oyuncu kadrosu genellikleOlympiakos, Panathinaikos ve AEK'ten oluşuyordu. Yani üç ezeli rakibin futbolcuları milli takımdaydı.Bizi bir araya topladı ve milli takımın her şeyden önce gelmesi gerektiğini söyledi. Bize daima bunu hatırlattı. Takımı yalnızca taktiksel anlamda değil, ruhsal açıdan da çok iyi hazırladı
- Takis Fyssas
Avrupalılar için Yunanistan'ın kazandığı EURO 2004, tarihin en sıkıcı zaferiydi. Yunanistan savunma anlayışıyla kupaya ulaşmış ve bu durum diğer Avrupa ülkelerini kızdırmıştı. Avrupalılar Yunanistan'ın şampiyonluğunu ağır eleştirelere tutarken bu durum Otto Rehhagel'in ve futbolcuların öyküsünü zedeliyordu. Bu nedenle Yunanistan'ın bu başarısı Danimarka'nın 92'deki zaferi kadar yer tutmadı. Oysa Danimarka Peter Schmeichel, Brian Laudrup gibi isimlere sahipti, Yunanistan'da ise böyle bir figür yoktu.
Rehhagel, Yunanistan'a hücum futbolu oynatmayı hedefleseydi İspanya ve Portekiz'in olduğu grupta bunu denemek bile intihar sayılırdı. Yunanistan grup etabında turnuvaya veda eder, göze hoş gelen futbolu da en fazla birkaç hafta konuşulurdu. Rehhagel ise kendi felsefesini sahip olduğu oyuncu grubuna enjekte ederek finale kadar gitti ve kupayı kaldırdı. Turnuva öncesinde kupayı kazanma ihtimali 1'e 250 olan Yunanistan'ın bu başarısı, kupayı kaldırmak için yazı iple çeken Avrupa futbolunun devlerini biraz kızdırmış olabilir. Ancak günümüzde sistemle var olma yetisine sahip futbolda her takımın ve her teknik direktörün kendine has oyun tarzı saygıyı hak ediyor. Nitekim hücum yapan da savunmada karşılayan da oyunu kurallarına göre oynuyor! Turnuva boyunca Portekiz (2), İspanya, Çek Cumhuriyeti ve Fransa gibi hücum gücü yüksek takımlarla karşılaşıp bu maçlarda yalnızca 1 gol yiyen Yunanistan'ı sıkıcı olarak nitelendirmek işin kolay tarafıydı. Ancak gol yemeyen Yunanistan kadar, onlara gol atamayan ve çözüm üretemeyen bu hücum takımları da sıkıcılığın en büyük parçasıydı...
Takis Fyssas, 2004 yazı için düğün planı yaptı. Düğün tarihlerini 11 Temmuz olarak belirlediler. Ancak eşi durumdan biraz endişeliydi. Zira Fyssas turnuvaya gidecekti ve hazırlıklar tamamlanamayabilirdi. Fyssas ise eşine herhangi bir sorun çıkmayacağını söyledi. Çünkü planı hazırdı. Yunanistan turnuvaya veda edecekti ve Fyssas ülkesine dönecekti. Böylece hem düğün hazırlıklarını yapacak hem de turnuvanın geri kalanını evinde arkadaşlarıyla birlikte izleyecekti. Ancak Yunanistan finale kadar gidince işler değişti. 4 Temmuz'da final maçına çıkan Takis Fyssas, 5 Temmuz'da eve döndü. Neyse ki düğüne yetişti! Hem de elinde kocaman bir Avrupa kupasıyla...